top of page

Hack’n Break

Bir İzmir Etkinliği


Tadı damağımızda kalan bir Hack'n Break'ten selamlar.

Dört gözle beklediğimiz bu etkinlikten bu sene erken ayrılmak bizi üzse de yaşadığımız 4 günü size anlatmak istiyorum.


Öncelikle geçen sene KYK'da kaldıktan sonra bu sene konaklamak için arkadaşımla beraber çadırı tercih ettik - benim ısrarlarım sayesinde:) - çadır daha eğlenceli olsa da İYTE (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü)’nin vazgeçilmez köpekleri uyuma konusunda bizi bayağı zorladı. Neymiş efendim her yarım saatte bir havlama orkestrası varmış. Yaklaşık 50 köpek! (Gözümde büyümüş olabilir ama en az 20 dir.) karşılıklı havlıyorlar ve belki biz iyi duymuyoruzdur diye çadırımızın dibine geliyorlar havlayarak. Sağ olsunlar. Hatta bir tanesi işi abartıp rüyama bile geldi. :)


Sizlere gün gün katıldığım 3 günü anlatayım, ve geçen seneden tecrübemle son 4 günde neleri kaçıracağımdan bahsedeyim...


19 Ağustos;


Etkinliğin ilk günü mekana yerleşmeye ayrılmıştı. Fahrettin Altay'dan geçen servise 13.00 gibi binerek Urla'nın doğayla iç içe ama bir o kadarda yenilikçi okulu İYTE'de gerçekleşen Hack'n Break'e yaklaşık 30-40 dakikada ulaştık. Kaydımızı yaptırıp yaka kartlarımızı ve bilekliklerimizi aldıktan sonra çadır alanına yürümeye başladık. [Öz eleştiri: Sağlıklı bir yaşam için gereken günde 10 km yürüme hedefini anca bu 3 günde Hack'n Break sayesinde gerçekleştirebildik. Umarım bunu devam ettirebiliriz.] İlk günümüzü çadırımızı kurarak ortama alışarak ve nasıl bir etkinliğin bizi beklediğinden bahsederek geçirdik.


Akşam saati gelince Hack'n Break'ın gelenekselleşmiş bir adeti olan deniz yolculuklarımız başladı. Katılımcılar için her akşam denize servis kaldırılır bir iki saat yüzme aktivitesi ve akabinde her gün değişik bir programla gün sonların. [İzmir'i üniversite hayatım sayesinde tanımış olan ben bu durumu hiç yadırgamasam da katıldığım başka şehirlerdeki etkinlikler ve sohbetler sonrasında fark ettim ki bu tarz bir etkinlik tam da İzmir'den beklenir. Öğrenirken eğlencenizden ve keyfinizden ödün vermemek... İzmirlilerin bu kültürünü seviyor ve takdir ediyorum.]


1. Günümüzü bu şekilde sonlandırdık, tabi çadır önü çay sefamız ve gece boyu köpeklerle olan içsel kavgamızı konuyu dağıtmamak için anlatmıyorum.


20 Ağustos;


Biraz önce İzmirlilerin keyiflerinden taviz vermediklerinden bahsetmiştim ya bunun bir göstergesi olarak seminerler, programlar sabah 11.00 de başlıyordu. [Geçen sene 9.00 da başlıyordu ama insanların çoğu sabah programlarını kaçırıyorlardı, bence 11.00 de başlaması çok yerinde bir karar. -Bu arada artık bende kendimi bir İzmirli olarak görüyorum. Ne demişler; "Doğduğun yer değil doyduğun yer" diye.-]


  • İlk katıldığım, Avukat Önder Özden ve Fatih Güçlü’nun "Fikri Haklar ve Stratejik Yönetimi" isimli bir seminerdi. Hukuk konuları alanında ne kadar az bilgimiz olduğunu ve şirketler arasında bu konunun ne kadar az önemsendiğini gördük. Mesela bu konuyla ilgili aklımda kalan önemli gördüğüm bir iki maddeyi sizlerle paylaşayım:

  • ​Yazılımın patenti alınmaz. Türkiye’de yazılımınıza patent alamazsınız ama bazı yurt dışındaki ülkelerde alınabiliyor. Türkiye’de ise yazılımınızı eser olarak koruyabiliyorsunuz.

  • Patent alabileceğiniz bir ürünü bir sergide sergiledikten sonra 12 ay içinde patent başvurunuzu yapmalısınız. 12 aydan fazla zaman geçtikten sonra o ürünün yenilik özelliği artık ortadan kalkıyor ve bu yüzden patent alamıyorsunuz.

  • Marka seçiminizi yaparken ürününüzü tanımlayan şeylerden kaçınmalısınız. Ürününüzü anlatan bir şeyi markanız yaptığınızda başkalarının onu kullanmasını engelleyemiyorsunuz. Örneğin, “Kahve Diyarı”, kahve ürününüz olduğundan dolayı onu markalaştırıp başkalarının kullanmasını engelleyemiyorsunuz ve “Kahve Deryası” gibi başka markalarda çıkabiliyor.

  • ​Öğleden sonra ise Ferhat Kurt’un yönettiği "Uygulamalı Derin Öğrenme" workshop’ına katıldım. Yüksek lisansta "Yapay Sinir Ağları (Artificial Neurol Network)" dersi aldığımdan dolayı bu workshop benim için akademik bilgi olarak bildiğim şeyleri nasıl kolayca uygulama haline getireceğimi göstermiş oldu. NVIDIA’nın "Derin Öğrenme Enstitüsü (DLI)"nde online bir lab üzerinden çalıştık. Burada güzel olan nokta; konu hakkında teknik bilginiz olmanıza gerek olmadan lab ortamında istediğinizi yapabilirsiniz. Siz oturum açtığınızda internet üzerinden bir bilgisayara erişiminiz sağlanıyor ve işlemlerinizi onun üzerinden yapabiliyorsunuz. Bu da veri setiniz büyük olduğu zamanlarda çalışmak için güzel birşey. Bu konuyla ilgilenenler, çalışanlar varsa DLI sitesini incelemelerini öneririm.


  • Bugünün son etkinliği olarak da "Öz/Güven Sarmalında Yol Almak!" isimli ICF Türkiye’den Nurşen Agathe Ergün’ün koçluğunu yaptığı bir programa katıldım. ‘İdeal özgüven nedir’, ‘özgüven konusunda şu anda olduğunuz yer neresi’ gibi soruların cevaplarını fotoğraflarla vermeye çalıştık. Herkesin aynı resimde gördükleri hep bambaşka şeyler oluyor:)

Hack’n Break’ın ilk gününü bence çok etkili bir şekilde geçirdikten sonra sıra akşam eğlencesindeydi. Deniz vakti… :)



21 Ağustos;


Programda güzel bir gün olarak planlanmasına rağmen ilk güne göre biraz hafif kalan bir gün geçirdim. Öğleden sonra girmeyi düşündüğüm seminer iptal olunca, gün boyu sadece bir seminere katılabildim. Ama bugünün deniz etkinliklerinin akabinde düzenlenen "Fuck Up Night" olması günümü kayda değer bir şekilde doldurdu.

  • Günün tek semineri olarak katıldığım Onur Günduru’nun yaptığı "Yenilenebilir Enerji: Yenilenebilir Enerji Kaynakları" konulu seminerdi. Burada altını çizmek istediğim bir nokta var. Doğayı ne hızlı kirletiyoruz ve bozuyoruz. Bütün bu yenilenebilir enerji vb. gibi çalışmalar hala verdiğimiz zararı nasıl azaltabilirizin derdinde, düşünün ki daha iyileştirmeye olan yolumuzu… Herkes bir yerinden bu taşın altına eline koymalı yoksa gelecek adına senaryolar maalesef çok kötü. Bu konuda size şunu yapın diyebilecek basit bir çözümüm yok maalesef (gereksiz klima ve elektrikli soba tüketmeyinin dışında) o yüzden bu konuyu ciddiye alıp hepimiz ne yapabiliriz diye araştırmalıyız.


  • Fuck Up Nights: İş Batırdım Geceleri, eğer daha önce katılmadıysanız İzmir’de her ay düzenleniyor en az bir defa katılmanızı öneririm. Başka insanların tecrübelerinden ders alabileceğiniz, networkunuzu geliştirebileceğiniz güzel bir ortam. Başkalarının batırdığı işlerden bana ne demeden önce şu üç sözle noktalamak istiyorum bu günü;

  • "Hatalarınızdan ders çıkarmak akıllıca bir şeydir, başkalarının hatalarından ders çıkarmak daha akıllıca bir şeydir." Hillel Segal

  • "Acaba dünyada, başkalarının tecrübelerinden istifade edecek kadar akıllı bir insan var mıdır?" Voltaire

  • "Başkalarının hayatından ders alın, insan bütün hataları kendi yapacak kadar uzun yaşamıyor." Elenor Roosevelt


22 Ağustos;


Son günümü de dolu dolu 2 etkinlikle geçirdim diyebilirim, aslında bugünün son olmasını planlamıyorduk ama hayatta bazen herşey planlandığı gibi olmuyor.

  • Sabaha Yakut Özcan’ın "Herkes için IoT (Internet Of Things - Şeylerin İnterneti)" ile güne başladık. Philips - Hue gibi akıllı led lambaların nasıl yapılabileceğinden Invidyo gibi canlı bebek izleme sistemlerini nasıl oluşturulabileceğimizden bahsettik.

  • Ve son olarak katıldığım seminer ise İlke Uygun’un "Uygulamalarla Sanal Gerçeklik (VR) Dünyası" oldu. Bu yeni teknolojik cihazın ilk taslağının ise 1955 yıllarında atılması beni şaşırtmasa düşündürdü. O fikirsel taslağın prototibi ise 1962 yıllarında yapılarak Sensorama adıyla tarihe geçti.


Kısaca geçirdiğim 3 gün bu şekildeydi, ayrılmak zorunda olduğumuz için maalesef bir çok güzel etkinliği kaçırdık ama Game Jam'e burada değinmeden geçemeyeceğim. Geçen sene HeyO'yu geliştirdiğimiz Game Jam'ı bu sene de dört gözle bekliyordum hem de daha kalifiye olmuş bir şekilde ama nasip değilmiş ;). Kim bilir belki de kendi küçük kasabamızda bizim de bir jam düzenleme vaktimiz gelmiştir...



Şuraya da bir reklam alanı koyalım, ama ilginizi çekmiyorsa boşverin :)

Şuraya da bir reklam alanı koyalım, ama ilginizi çekmiyorsa boşverin :)

Etiketler
Henüz etiket yok.
bottom of page